[dropcap type=”default”]H[/dropcap]er faili meçhul kalan cinayet, aslında bir ülkenin geleceğine taşıdığı kara leke gibidir. Arkasında kim olursa olsun çözülen her cinayet ise adaletin ve demokrasinin vazgeçilmezidir. Eğer yaşanan faili meçhul cinayet siyasi bir kişiye doğru yapılmış ise işin boyutu daha da büyümektedir.
Son faili tespit edilemeyen cinayet ise kameraların önünde işlenmiş olsa da arkasında yüzlerce soru işaretini beraberinde getirmiştir. Tahir Elçi, Surda’ki olayların başlangıcında sanki ileriyi görmüş gibi dört ayaklı minarenin önünde bir açıklama yapmak istemişti. Bu açıklamayı yapmak istemesindeki en önemli nedenlerden biri de “dört ayaklı minarenin ayaklarına şarapnel parçaları ve kurşunlar saplanmış olmasıydı.”
Tahir Elçi’nin hayatını kaybetmeden önceki son sözleri ise: “İnsanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun. Tarihimize, değerlerimize sahip çıkalım” idi.
Tahir Elçi bu sözleri sarf ettiği yerde, kameraların önünde bir çatışmanın ortasında kalarak hayatını kaybetti. Kameralar önünde olunmasına rağmen birçok iddia da peş peşe söylenmeye başladı. PKK terör örgütünün Sur’daki barikatlara karşı çıkması nedeniyle Tahir Elçi’yi öldürdüğünü söyleyen de polislerin ateşi ile öldürüldüğünü söyleyen de oldu. Bütün kameraların görüntüleri izlenerek gerçeğin ne olduğu anlaşılmaya çalışıldı. Ama hala bu konu hakkında kesin kanıya varılamadı.
***
İşte bu faili meçhul siyasi cinayeti sonlandıracak bir başka kamera kaydının olduğu tespit edilmiş. Sur operasyonları sırasında teslim olan örgüt mensuplarından birinin verdiği ifade her şeyi değiştirebilir gibi gözüküyor. Teslim olan teröristin iddialarına göre, Lice kırsalından Tahir Elçi’nin öldürülmesi için talimat geliyor. Sur’un örgüt sorumlusu olan “Harun” kod adlı kişinin kendisine “olayın olduğu yere giderek kamerasını kurmasını” söylediğini , Mahsum G. ve Uğur Y.’nin olay yerinde Tahir Elçi’yi vuracağını ifade ediyor.
Şahıs olay yerine gidiyor ve kamerası ile her şeyi kaydediyor. İfadeyi veren kişinin iddialarına göre, çekim yaptıktan sonra bu görüntüler Lice kırsalına gönderilmek için hazırlanıyor. Tahir Elçi’nin hayatını kaybettiği olaydan sonra bölgede ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve kontrollerin artırılması nedeniyle kamera dışarıya çıkarılamıyor .
Yakalanan şahsa kameranın nerede olduğu sorulduğunda ise içinden zorla çıkabildiği yıkık binanın enkazının altında kaldığını söylüyor.
Kısaca aktarmaya çalıştığım gibi bütün bu ifadeler yalnızca bir iddia olsa da araştırılması ve sonuca götürülmesi gereken bir veridir. Ben devletin yerinde olsam bu iddiayı ortaya atan teröristin ifadesindeki yeri suç mahalli olarak kabul eder ve tek tek araştırırım.
Bu, faili meçhul siyasi cinayetin çözülmesinden çok, hayatını ortaya koyarak çatışmayı önlemeye çalışan bir insan hakları savunucusu için yapılmalıdır. Fikirlerine katılmadığımız insanların hem fikirlerini hem de hayatlarını korumayı başardığımızda aslında gerçek anlamda faili meçhul cinayetlere de son vermiş olacağız.
İddialara göre eğer böyle bir kamera varsa ve olayı her ayrıntısına kadar çekmiş ise bu kamera yalnızca o olayı çözmekle kalmayacak hepimize başka bir bakış açısı katacaktır. Gerçek ve doğrunun bile kamplaşmanın enkazı altında kaldığı bir dönemi yaşasak da buna ulaşmak isteyen sağduyulu insanlar olacaktır. Enkaz altında kalan yalnızca kamera gibi gözükse de aslında her çözemediğimiz siyasi faili meçhul cinayet demokrasimizi enkaz altında bırakmaya devam edecektir.
Birileri kamerayı bularak faili meçhul cinayeti çözmeye uğraşırken bizler de siyasetteki bu gerilimli ortamı yumuşatarak belki yeni siyasi cinayetlerin yaşanmasına engel olabiliriz.
Belki böylece hayatımızı kriminal bir diziden yaşanabilir bir hayata çevirebiliriz.